Elmas Sutra: Dünyanın Bilinen En Eski Kalıp Baskı Kitabı

Çağlar Enes Sezgün
A+A-
Reset

Dünyada bilinen en eski kalıp baskı kitabı olan “Elmas Sutra” , Zihinsel takıntılara bağlanıp kalmaktan kaçınmanın yöntemlerini öğretiyor.

Yaklaşık kırk dakikada okunabilmesinden dolayı, Elmas sutra genellikle Budist manastırlarda ezberlenip okunmaktadır. Bu sutra bin yılı aşkın bir süre Mahāyāna Budist geleneğinde, özellikle de Doğu Asya Zen (Chan/Seon/Thien) geleneğinde büyük rağbet görmüştür. Günümüzde bile yaygın olarak okunur, öğretilir ve üzerinde yorumlar yapılır. Bunun nedeni de metnin Zen öğretisinin önemli bir yönü olan “geçiciliğe” değinmesidir.

Elmas Sutra’nın içinde, eğer bir kişi ruhani uygulamalarında (sadhana) bu sutranın yalnızca dört satırını hayata geçirebilirse kutsanmış olacağı tekrar tekrar belirtilir.

Sutra’nın sonlarına doğru şöyle bir pasaj vardır (Thich Nhat Hanh ve Mu Soeng’un yorumlarına göre yapılan çevirisi): “Bu nedenle kişi hızla akıp giden dünyayı bir çiğ tanesi, derede bir köpük, yaz bulutunda bir şimşek parıltısı, kayan bir yıldız, bir hayalet ve bir rüya olarak görmelidir.”

Bugün British Library’de bulunan tahta kalıp matbaa tekniğiyle basılmış Elmas Sutra kopyası, matbaa ile basılmış ilk örnek olmamasına rağmen, günümüze ulaşan en eski örnektir. Kopya 16 feet uzunluğunda bir rulodur. 1907’de arkeolog Sir Marc Aurel Stein tarafından Çin’in kuzeybatısındaki Dunhuang yakınlarında bulunan Mogao mağaraları yöresinde satın alınmıştır. Önyazıda şunlar yazılmıştır: Xiantong 9. yılının 4. ayı, 13. gününde (11 Mayıs 868) Wang Jie tarafından ana-babası adına evrensel serbest dağıtıma saygılarla sunulmuştur. Bu yaklaşık Gutenberg Kutsal Kitabı’ndan 587 yıl önce bir tarihtir.

Elmas Sutra: Dünyanın Bilinen En Eski Kalıp Baskı Kitabı

İçerik

Buddha rahiplerle birlikte yemek bağışlarını toplamak için çıktığı günlük yürüyüşüden dönmüş, oturup dinlenmektedir. Subhuti adında bir rahip çıkar ve Buda’ya bir soru sorar.

Bundan sonra algının doğası üzerine, uzun ve sık sık tekrarlar içeren bir söyleşi başlar. Buda sık sık, “En yüksek öğreti denilen, en yüksek öğreti değildir”, gibi paradoksal ibareler kullanır.

Buda, Subhuti’ye gerçekliğin ne olduğu, aydınlanmanın doğası, ve şefkat hakkında önyargılı ve sınırlı fikirlerini bırakması için yardımcı olur.

Özellikle değinilmesi gereken bir bölüm de, Buda’nın Subhuti’ye Bodhisattva’yı anlattığı kısımdır. Bodhisattva’yı yüce yapan şey, diğerlerini kurtarırken yaptıklarından gurur duymaması, onun şefkatinin hesaplı ya da yapmacık olmamasıdır. Bodhisattva içindeki derinlikten gelen, ego veya menfaat barındırmayan, samimi bir şefkat uygular.

Başka bir bölümde, Subhuti Elmas Sutra’nın öğretildikten 500 yıl sonra unutulacağı hakkında endişesini dile getirir. Buda Subhuti’ye kendisi dünyadan ayrıldıktan sonra bile birilerinin Elmas Sutra’nın anlamını kavrayacağı ve uygulamaya koyacağını söyler. Bu bölüm diğer Budist metinlerde de vurgulanan, Budizmin yavaş yavaş unutulacağı ve bozulacağı yönündeki endişeleri yansıtır niteliktedir. Japonca’da mappo adı verilen kavram da aynı kaygıyı yansıtmaktadır.